22 Ocak 2025

Mehmet Akif’in ruhu rahmet istedi

Belli ki Cumhurbaşkanı Abdülhamit’i çok seviyor, çalışma odasına bir tablosunu astırmış; görünce aklıma Mehmet Akif Ersoy geldi. Abdülhamit’ten iğrenme derecesinde nefret eden ve bunu dile getirmekten çekinmeyen Ersoy'un Ümit Özdağ gibi polis nezaretinde ifade vermeye götürüldüğüne dair bir bilgi yok

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Daha önce fark etmemiştim, Cumhurbaşkanı’nın çalışma odasında, sol taraftaki duvarda padişah Abdülhamit’in bir resmi varmış. Dün T24’te yayımlanan bir fotoğrafta gördüm.

Abdülhamit’i sağlığında, o devrin İslamcıları pek sevmezlerdi, bugünün İslamcıları seviyor.

Bence bir sakıncası yok tabii, kendilerine bir tarih tahayyülü yaratmışlar, onunla mutlular.

Abdülhamit önemli bir padişahtı ve şu kusuru vardı, bu yönü çok üstündü gibi tartışmaları bugünkü siyasi pozisyonlarımıza göre yapıyor olmamız, saçmalığın daniskası.

Belli ki Cumhurbaşkanı da Abdülhamit’i çok seviyor, çalışma odasına bir tablosunu astırmış. Kim bilir, belki Vahdettin filan da vardır, onu da seviyorlar biliyorsunuz.

Cumhurbaşkanı’nın odasında Abdülhamit’in tablosunu görünce aklıma Mehmet Akif Ersoy geldi. Bir kez daha rahmetle analım.

Mehmet Akif Ersoy, Abdülhamit’ten iğrenme derecesinde nefret ederdi.

Ersoy’un bunu dile getirmekten çekinmediği yıllarda Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti’nde devlet memuriyetinde bulunduğunu, öğretmenlik de yaptığını, 2. Meşrutiyet’in hemen öncesinde de Umur-ı Baytariye Dairesi Müdür Muavini olduğunu da hatırlatayım.

Mesela Ümit Özdağ gibi polis nezaretinde ifade vermeye götürüldüğüne dair bir bilgi de yok.

Akif’i, Kurtuluş Savaşı’nı desteklediği için görevlerinden azletmeyi de rabbim Vahdettin’e nasip edecekti!

Safahat’tan küçük bir parça aktaracağım, aklıma geliverdi Abdülhamit’in fotoğrafını görünce.

“Bana anlat bakayım şimdi: Şu bîçâre ocak,
Zorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak?
Hiç bu mantıkla, a dîvâne, hükûmet mi yürür?
Bir cemâ’at ki erenler işi yumrukla görür,
Kafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu!
Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu?
Bize, Âsım, ne şunun yumruğu lâzım, ne bunun;
Birinin pençesi ister yalınız: Kaanûnun.
Ver bütün kudreti kaanûna ki vahdet yürüsün…
Yoksa millet değil ancak dağınık bir sürüsün…
Memleket zâten ayol baksana: Allak bullak,
Sen de hissinle yürürsen batırırsın mutlak.
Ya kuzum, zabtiye rûhuyla hükûmet sürenin,
Yeri altındadır, üstünde değildir kürenin!”

* * *

Bir tuhaf suç örgütü lideri

Aziz İhsan Aktaş'ın kurduğu suç örgütünün tek bir hedefi var: CHP’li belediyeler! CHP’li belediyelerle her türlü suçu işlemiş ancak sıra devlet kurumları ve AKP’li belediyelere gelince gidip abdestini almış, ağzını çalkalamış ve ihalelere öyle girmiş

Aziz İhsan Aktaş

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, Beşiktaş ve Esenyurt Belediye Başkanları’nın tutuklanmasına kadar giden soruşturmadaki iddiası bir suç örgütünün rüşvet yoluyla halelere fesat karıştırması.

Suç örgütünün lideri Aziz İhsan Aktaş isimli bir iş adamı.

Savcılığın iddiasına gör Aktaş liderliğindeki suç örgütü, belediye başkanlarına ve üst düzey yöneticilerine rüşvet vererek ihale süreçlerini manipüle ediyordu.

Savcılığın açıklamasına göre Aziz İhsan Aktaş hakkında “suç örgütü kurma ve yönetme, suç örgütüne üye olma, rüşvet verme, ihaleye fesat karıştırma, Vergi Usul Kanunu’na muhalefet ve mal varlığı değerlerini aklama” suçlarından işlem yapıldı.

Suçlamalar arasında “kurup yönettiği suç örgütüne üye olmak” da var ki önce dikkatimi bu çekmişti.

Kurup yönettiği suç örgütüne üye olmadan da icraatına devam edebilen bir mafya lideri var mıdır acaba diye merak ettim.

Bunları Devlet Bey daha iyi bilir tabii, eski mafyacıların hepsiyle arkadaş çünkü.

Ancak Aziz İhsan Aktaş’ın “tuhaf bir suç örgütü kurucusu, yöneticisi ve üyesi” olması bununla ilgili değil.

Aktaş, “prensipleri olan” bir “suç örgütü kurucusu, yöneticisi ve üyesi” olarak karşımıza çıkıyor.

Kurduğu suç örgütünün tek bir hedefi var: CHP’li belediyeler!

CHP’li belediyeleri hedefine almış, onlarla her türlü suçu işlemiş ancak sıra devlet kurumları ve AKP’li belediyelere gelince gidip abdestini almış, ağzını çalkalamış ve ihalelere öyle girmiş.

“Rüşvet verme, ihaleye fesat karıştırma, Vergi Usul Kanunu’na muhalefet ve mal varlığı değerlerini aklama” gibi suçları işlemeyi, devlet ihalelerinde ve AKP’li belediyelerin ihalelerinde aklına bile getirmemiş.

“Suç örgütü kurucusu, yöneticisi ve üyesi” Aktaş’a ait şirketlerin ihale aldığı CHP’li olmayan kurumlar ve belediyelerin sıralı tam listesi:

1 – Devlet kurumlarından aldıkları ihaleler; Elektrik Üretim AŞ, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Yargıtay, Siirt İl Özel İdaresi, bazı yüksek öğretim kurumları veya hastaneler (Şanlıurfa, Gaziantep, Uludağ, Pamukkale, Meram, Balıkesir, Antalya, Cerrahpaşa.)

2 – AKP’li belediyelerden aldıkları ihaleler; Isparta, Bahçelievler, Elâzığ, Trabzon BŞ, Kahramanmaraş BŞ, Haliliye, Yakutiye, Gaziantep BŞ ve MHP’li Kütahya.

Adalet Bakanı’na önerim şu ki bütün savcıların evlerine Netflix, Prime, Disney, Exxen filan bağlatsın.

Böylece savcılarımız suç örgütlerinin, suç işlerken yazı tura atmadıklarını, az çok paraya bakmadıklarını filmleri, dizileri izlerken daha iyi öğrenebilirler.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son hızla “Rusya gibi” olmaya gidiyoruz

Türkiye, son hızla bir diktatörlük rejimine doğru gidiyor. Erdoğan rejimi, kaybedeceğini gördüğü gelecek seçim için yol temizliğine bir ucundan başlamış görünüyor. Tıpkı Rusya ya da İran’da olduğu gibi “rejimin kabul gördüğü adayların” seçime girebileceği, uygun görmediklerinin giremeyeceği, girmeyi başarıp kazansalar da görev yaptırılmayacağı bir düzene doğru gidiyoruz

Turpun yerini biliyor çünkü kendisi koydu!

Belli ki Cumhurbaşkanı, önümüzdeki seçimi normal şartlarda kazanamayacağını iyice içselleştirmiş. Onun için adayları şimdiden yargı marifetiyle elemek, eleyemiyorsa lekelemek ve bu yolla siyasi bir üstünlük elde etmek arzusunda. İşe yarar mı derseniz; bugüne kadar yaradığı görülmedi. Bu ülkede “çalıyor ama çalışıyor” bir siyasi motto haline bile geldi

Yeni yıl kararlarınızı çöpe attınız mı?

“1 Ocak’tan sonra spora başlayacağım, her gün beş bardak su içeceğim, İtalyanca kursuna yazılacağım, bir ay sadece sebze yiyeceğim, son kadehimi 31 Aralık’ta bırakacağım” gibi sözler verdiyseniz üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Hem bu sözleri vermek, hem de tutamamak konusunda yalnızlık çekmeyeceksiniz...

"
"